Zaman kaçıp gidiveriyor sanki ona da biraz üzülmüyor değilim bazı zamanlar. Gerçi günde birkaç defa aklıma gelir oldu da o da yalnız oturup düşünüp durmaktan hep.
Önemli olan acaba dağa taşa kağıda tuvale atmak mı sıkıntıyı diyorum sonra böyle bir şeyin önemle ne ilgisi olduğunu düşünüp kendime de kızıyorum. İnsan kendisini neden yeni müzikleri yeni şehirleri yeni kitapları sevmeye zorlar bilemem. Ben yapıyorum neden yaptığımı da bilmiyorum. Zorla güzellik olur mu hiç ? E olur basbayağı olur yani. Sevebiliyorum bir de böyle kendimi zorlayınca bu bahsettiğim şeyleri. Aklım sırrım ermese de öyle işte.
Ya bir de bir şey var insanı çileden çıkarıyor. Zıpkın gibi dinç, atak ve atik iken insanın canı hiçbir şey yapmak istemiyor ama üzerine fil oturmuş gibi olur ya hani ha işte öyle zamanlarda sanki dünyayı kurtarası geliyor. Ne zaman dayak yemiş gibi sersem olsam, uykusuz üzgün yorgun kırgın olsam canım hep böyle bir şeyler yazayım, çalışayım, çıkayım bir yere gideyim çok sonra geleyim istiyor. Ama nerede o kuvvet ? Yok tabi. Güçlüyken yayılıp durmak geliyor içimden. Şimdi de uykusuzum epey bu yazı da böyle bir mahmur halin eseri demek ki. Böyle bir not yani tarihe. Pandemiye değil ama dikkat edelim, tarihe. Ben sevmiyorum o kelimeyi pek ''pandemi pandemi pandemi'' her yerde herkesin birkaç ay önce öğrendiği bir kelime dolanıp duruyor, ben de birkaç ay önce öğrendim yemek masasında otururken babama sormuştum da söyledi.
Pek mutsuz gibi duruyor bunları yazan şahıs da aslında öyle değil yani mutsuzluk böyle bir şey değil. Hatta böylesine bir durgunluk sükunet ve mutluluğun işareti diye düşünüyorum.
Breakbot diye bir DJ var bu aralar onu dinliyorum nasıl hareketli nasıl güzel şarkılar hem de kafa şişirmiyor hiç. Ben çok çekiyorum bu kafamdan kulağımdan ya en ufak gürültü patlasın bir daha moralim düzelmiyor, ne yapalım ? Neyse bakalım konu o değil, hoş konu başka bir şey de değil ama böylesi hepsinden güzel.
Okuyana, sabredene ve bunların haricine sabırlı ve sağlıklı günler diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder